senaryo yazmak isteyenlere 10 tavsiye

Senaryo Yazmak İsteyenler İçin 9 Altın Tavsiye

Fleabag’in Senaristinden Senarist Adayları İçin Altın Tavsiyeler!

senaryo yazmak isteyenlere 10 tavsiye
Senaryo yazmak isteyenlere 10 altın tavsiye!

Yakın dönemde tüm dünyayı kasıp kavuran ve “En İyi Komedi Dizisi” de dahil olmak üzere altı dalda Emmy ödülü kazanan Fleabag dizisini izlediniz mi? Eğer yanıtınız “hayır”sa, bu modern, etkileyici ve sarkastik komediyi mutlaka izlemelisiniz! Peki dizinin hem senaryosunu yazan hem de başrolünü canlandıran Phoebe Waller-Bridge’in keskin kaleminden ilham almaya ne dersiniz? Senaristliğiyle geniş çapta ilgi uyandıran ve son dönemin en popüler kalemleri arasında kabul edilen Phoebe Waller-Bridge, senaristliğe yeni adım atanlara birbirinden faydalı tavsiyelerde bulunuyor! Genç yazarın senaryo yazımında faydalandığı on maddelik listeyi aşağıda bulabilirsiniz!

Komediden de Dramdan da Vazgeçmeyin!

Evet, Fleabag klasik bir İngiliz komedisi gibi görünebilir ancak dünyada yankı uyandırmasının altında, dramı da başarılı bir şekilde işlemesi yatıyor. Phoebe Waller-Bridge’in başarısının temel sırlarından biri de bu. Komedi ve dram, hayatta da büyük çoğunlukla iç içe geçiyor ve bu iki duyguyu harmanlayan projeler, izleyicide gerçeklik algısı oluşturuyor. Hatta bu kavramı daha iyi açmak için dünyanın en iyi sinemacılarından Charlie Chaplin’e de kulak verebilirsiniz: “Hayat, yakından bakıldığında trajedi, uzaktan bakıldığında komedidir.” Chaplin’in Gold Rush, The Kid, The Great Dictator ve City Lights gibi efsanevi filmlerine bakıldığında, bu formülün ne kadar başarılı olduğu açıkça gözlemlenebiliyor. Ünlü sinemacının sinema tarihine damga vuran filmlerinde hem fiziksel performansa dayalı ve kimi zaman kabalık sınırlarını zorlayan komedi unsurları hem de son derece derin insani duygular ve dramlar işlendiği göze çarpıyor. Phoebe Waller-Bridge de senaryolarında bizzat uyguladığı bu formülü tüm yazarlara öneriyor. Siz de senaryo yazarken tıpkı Phoebe Waller-Bridge gibi Chaplin’in izinden gidebilir, komedi ve dramı tek potada eriterek izleyiciyi can evinden vurabilirsiniz.

Duyguların Dengesini İyi Kurun

Phoebe Waller-Bridge, farklı türlerden beslenen senaryolar yazmayı önerse de senarist adaylarını duyguların dengesini kurma konusunda da uyarıyor. Komedi ve dram türlerinin ikisine de yer veren bir senaryonun başarılı olabilmesi için, her iki türü de doğru ve dengeli bir şekilde kullanmanız gerekiyor. Örneğin baştan sona komedi şeklinde akan bir senaryonun finalinde tamamen izleyiciyi etkilemek için beklenmedik bir dram unsuru kullanmanız, izleyicinin yapımdan kopmasına yol açabiliyor. Tam tersi şekilde de dram yönü ağır basan filmlerde az sayıda komedi unsuru kullanmanızdansa komediye hiç yer vermemeniz öneriliyor. Yani her iki türü birden etkili bir şekilde kullanabilmeniz için her şeyden önce dengeyi kurmayı başarmanızda yarar bulunuyor. Denge kurmak için ise bu iki duyguyu birbirine doğru bir temelden bağlamanız, yani komediyi de dramı da aynı sebeplerin doğurması gerekiyor. Fleabag örneğinden devam edersek, her iki duyguyu da tetikleyen şey, karakterlerin özellikleri ve yaşadıkları olaylar. Yaşanan olayların izleri seyircide dramatik bir etki oluştururken karakterlerin bu durumlara tepkileri ve hayatın tuhaf yönleri de komedi duygusuna yol açıyor. Böylece her iki tür de birbirinden doğarak kusursuz bir denge sergiliyor.

Kendinize Daima Meydan Okuyun

Aslında bu ifade, yalnızca senaryo yazımında değil hayatın her alanında başarılı olmanın sırları arasında kabul ediliyor. Phoebe Waller-Bridge de azla yetinmeyi sevmeyen ve kendisine daima meydan okuyan kişilerden. Yönteminin başarılı olduğu da açık! Aklına gelen ilk fikirlere tutunmak, pek çok senaristin düştüğü en büyük hatalar arasında kabul ediliyor. Açık konuşmak gerekirse, aklınıza gelen ilk fikrin gerçekten size ait olması ya da tamamen özün olması son derece düşük ihtimal. Akla gelen ilk fikirler, büyük oranda daha önce izlenen filmlerin hafızada kalan sahnelerinden ya da herkesin bulabileceği kadar standart fikirlerden oluşuyor. Bu yüzden şaşırtıcı ve özgün senaryolar yazmak isteyen senaristlerin kendilerine daima meydan okumaları ve akıllarına gelen ilk fikirleri aşmaya çabalamaları büyük önem taşıyor. Aklınıza gelen fikirleri bir süre dinlenmeye bırakıp sonrasında yeniden değerlendirebilirsiniz. “Bu fikir gerçekten yeterince iyi mi?” sorusunu kendinize yöneltebilir, fikirinize eleştirel gözle bakabilir ve daha iyi nasıl yazabileceğinizi düşünebilirsiniz. Böylece azla yetinmeden en iyi fikirlere ulaşabilirsiniz.

Yazmaya Sevdiğiniz Yerden Başlayın

Phoebe Waller-Bridge’in en sıra dışı ve alışılmadık önerisi ve yöntemi burada: dünyada pek çok senaryo gurusu, ilk olarak parlak bir fikir ve güçlü bir öyküyle yola çıkmayı ideal bulsa da Waller-Bridge sıralama konusunda herhangi bir kurala bağlı kalmıyor. Bazen bir espriden, bazen bir sahneden ve bazen de bir ironiden yola çıkarak yazan Waller-Bridge, iyi bir malzemenin mutlaka güçlü bir hikâye getireceğine inanıyor. Bu yöntem, bazı durumlarda işe yarasa da yola yeni çıkan senaristler için biraz da tehlikeli! Yazmaya sevdiğiniz yerden başlamanız ve dramatik yapıyı sonradan inşa edebilmeniz için, hikâye ve senaryo kurgusu hakkında yeterli deneyime sahip olmanız gerekiyor. Bu sebeple, kalıpları yıkmak için önce kalıpların ustası olmanızı öneririz. Kübizmin en ünlü ressamlarından Pablo Picasso’nun gençlik eserlerini gördünüz mü? İlk olarak klasik tarzı ustaca işlemeyi öğrenen Picasso’nun sonrasında kendi tarzını nasıl oluşturduğunu gözlemleyin: Sizin de tıpkı Picasso gibi ilk olarak klasik yapının özelliklerini öğrenmeniz ve sonrasında çalışmaya istediğiniz noktadan başlamanız gerekiyor. Böylece ön hazırlık yapmasanız da yazdığınız çalışmada neyin eksik olduğunu ve nasıl tamamlanacağını bilebilir ve eksiksiz bir senaryoya imza atabilirsiniz.

Karakterlerinize Sadık Kalın

Phoebe Waller-Bridge’in senaryo yazımındaki başarısı, büyük oranda derinlikli ve çelişkili karakter oluşturabilme yeteneğinden geliyor. Genç yazar, bu durumun farkında ve yeni senaristlere karakterlerine sadık kalmalarını öneriyor. Bu öneri, gerçekten ne kadar yerinde olduğunu anlamak için tek bir örnek yeter: Game of Thrones! – Kısmen Spoiler İçerir — Son dönemin en popüler dizisi Game of Thrones’un son sezonunu hatırlıyor musunuz? Senaristlerin yalnızca ve yalnızca izleyiciyi daha fazla şaşırtabilmek ve fan sayfalarında oluşturulmamış ihtimalleri işlemek adına yıllar süren karakter gelişimlerini çöpe atışından memnun musunuz peki? Bu durumun karakterleri canlandıran oyunculardan ve serinin yaratıcısı G.R.R. Martin’den bile yoğun eleştiriler aldığını düşünürsek, muhtemelen hayır! — Kısmen Spoiler İçerir — Bu sebeple, karakterlere sadık kalmanın ve özelliklerini daima korumak, büyük önem taşıyor!

Karakterleriniz Çok Katmanlı Olsun

Bu durumun önemini yukarıda da belirtmiştik, Phoebe Waller-Bridge de yarattığı karakterlerin nasıl yankı uyandırdığını gayet iyi biliyor. Çok katmanlı karakterler, düz ve iki boyutlu karakterlerden çok daha gerçekçi ve empatik bir algı oluşturuyor. Çevrenize bir bakın: tek katmandan oluşan herhangi birini görebiliyor musunuz? Tüm insanlar açmazlarından, travmalarından, endişelerinden, kaygılarından, başarılarından ve ironilerinden oluşmuyor mu? Elbette ki insanların karakterleri, yalnızca bir iki kelime ya da cümleye indirgenemeyecek kadar karmaşık. Bu durumu senaryolara da yansıtmak, karakterlerinizin hikâyenizi ve senaryonuzu sırtlanması ve izleyiciyi etkilemesi açısından büyük fayda sağlıyor.

İtici Karakterlerin İç Dünyasını Anlatın

Bu formül de yalnızca Phoebe Waller-Bridge’in değil, pek çok öykü anlatıcısının başarısının temel sırları arasında bulunuyor. İtici, kötü, sevimsiz ya da korkunç görünen karakterlerin iç dünyasını anlatmak ve karaktere sempati kazandırmak, izleyicide büyük karşılık buluyor. Örneğin bir dönemin en popüler gençlik kitabı ve film serisi olan Twilight’ı ya da Shrek’i ele alalım. Evet, örnekler biraz alakasız duruyor ama formül aynı: dışarıdan korkunç görünen kişi aslında hiç de o kadar korkunç değildir. Mutlu son! En azından, senarist için. Tıpkı Waller-Bridge’in de dediği gibi, olumsuz yönleri göze çarpan karakterlerin iç dünyasını ve o olumsuz görüntünün sebeplerini açıklamanız, izleyicinin senaryonuzda kendinizden bir şeyler bulmasını sağlıyor. Evet, büyük bir sır açığa çıktı: izleyici, kendisini canavarlarla, devlerle ve korkunç vampirlerle de en az prensesler, prensler ve kusursuz görünümlü başrollerle olduğu kadar özdeşleştirebiliyor!

Karakterlerinizle İzleyicide Daima Empati Uyandırın

Bu madde, esasında yukarıdaki iki maddenin biraz genişletilmiş hali olarak da okunabilir. Phoebe Waller-Bridge, senaryolarının geniş kitleler tarafından beğenilmesini çoğunlukla karakterlerin oluşturduğu empati duygusuna bağlıyor ve diğer senaristlere de aynı şeyi öneriyor. Karakterlerle özdeşleşme, izleyicilerin dizi ve film seyretme konusundaki en büyük motivasyon kaynakları arasında bulunuyor. Dünyanın en popüler dizileri arasında yer alan ve yayın hayatına son vermesinin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen hala özel bölümlerle anılan ve yayın hakları milyonlarca dolara satılan Friends’i ele alın. Her tarza hitap eden altı çok renkli karakter, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği öyküler ve dünya televizyon tarihine damga vuran bir başarı! Özdeşlik kurulabilecek karakterler oluşturmak, projenizin yayın hayatına 1-0 önde başlamasına yardımcı oluyor.

Kaleminizi Korkak Alıştırmayın

Senaryo yazımına yeni başlayan pek çok kişi, neyle karşılaşacağını bilmediği bir serüvene adım attığını fark ediyor. Kitaplarda, derslerde ve seminerlerde anlatılan çok sayıdaki detay ise yeni yazarların gözünün korkmasına yol açabiliyor. Phoebe Waller-Bridge’in bu soruna çözümü basit: korkmayın! Genç senarist, günlük yazar gibi doğal ve cesur bir şekilde yazan kişilerin senaryo yazımında hızlı bir şekilde başarılı olabileceğini öne sürüyor. Bu öneri de hayatın pek çok alanına uygulanabilecek bir başarı sırrı, ne var ki Waller-Bridge tarafından önerilen “özgürlük” hissinin sınırlarının da iyi çizilmesi gerekiyor. Aman dikkat! Günlük yazar gibi senaryo yazarken iyi öykü anlatmayı, izleyiciyi etkilemeyi ve senaryonun doğrularını uygulamayı da ihmal etmeyin! Gerçek bir günlükle iyi bir senaryo arasındaki farkı bu detaylar belirliyor!

Yapım Ekiplerine Ulaşın!

Phoebe Waller-Bridge’in son önerisi, aslında Fleabag’in yapım serüveninden yola çıkıyor. Waller-Bridge, dizinin birinci bölümünü yazıp profesyonel çekim ekipleriyle paylaştığını ve çok beğenilen senaryonun düşük bütçeli bir demo olarak çekildiğini ve Amazon’a sunulduğunu anlatıyor. Amazon’un pilot bölümü beğendikten sonra satın aldığını belirten Phoebe Waller-Bridge, tüm senaristlere projelerini çekim ekipleriyle paylaşmalarını öneriyor. Bu öneri, Türkiye için hem geçerli hem de geçersiz. Türkiye’de pilot bölüm çekip kanallara sunma yöntemi kullanılmıyor, projeler ağırlıklı olarak senaryo ve sunum dosyası üzerinden görüşülüyor. Bu sebeple de bir bölümü örnek olarak çekmek, pek çok profesyonel ekibin tercih edeceği bir yöntem değil. Ancak yazdığınız senaryodaki eksiklerin size belirtilmesi, projelerin yapımcılara sunulabilmesi ve satış sürecinin başlayabilmesi için yazdıklarınızı sektör profesyonelleriyle paylaşmanız büyük önem taşıyor. Senaristliğe yeni başlayan kişiler, henüz piyasada hiç tanınmadıkları için çalışmalarını yapımcılara ulaştırmakta ve okutmakta zorlanabiliyor. Bu durum da gerçekten başarılı projelerin hayata geçmesini engelleyebiliyor. Senaryonuzu sektörde deneyimli isimlerle paylaşarak yapımcılara okutma şansı elde edebilirsiniz.

Senaryo yazmadan önce sektörde uzmanlaşmış profesyonellerden ders almak istemeniz durumunda ise İstanbul Sinema Atölyesi’nin online eğitimlerine katılabilirsiniz!

Yorum bırakın